Haydi To the Moon övelim, hiç öylesine

To the Moon

Bir oyun düşünün, oynamanızın üzerinden çok uzun zaman geçmiş olmasına rağmen hala müziğini dinlediğinizde kalbinize dokunuyor, bu oyundan bahsederken hala gözleriniz doluyor. Hatta bu öyle bir oyun ki tüm deneyiminizi bir oyun oynamışsınız gibi değil de sanki önceden yaşadığınız, sizin hayatınıza ait, iz bırakan bir olay gibi, bir ayrılık veya bir kayıp gibi hatırlıyorsunuz. Hangi oyun olduğu konusunda hepimiz hemfikiriz sanıyorum; To the Moon! To the moon

2011 yapımı To the Moon, Freebird Games adlı bağımsız oyun stüdyosunun bize sunduğu, gece uyumadan önce yatağınızda bir duygu yumağına dönüşerek içinizden ”ya video oyunları iyi ki varlar’’ dedirten oyunlardan biri. Daha önce hiç oynamadıysanız, oyunun komplike mekanikleri, göz alıcı grafikleri olmadığını, tüm büyüsünün hikaye anlatımında yattığını söylesem şaşırır mısınız? E şaşkın Pikachu gibi bakacağınıza gidip oynasanıza, söz veriyorum pişman olmayacaksınız. To the Moon’u bitirip arkanıza yaslandığınızda hem güzel bir oyun oynamış, hem güzel bir kitabın sayfalarını çevirmiş hem de harika bir film izlemişsiniz gibi hissedeceksiniz. Tatmin olmuş bir şekilde boğazınızdaki yumruyu yutup ”ben çok güzel bir şeye sahit oldum galiba’’ demenize sebep olacak kadar güçlü bir oyundan bahsediyoruz. Piksel piksel görselliği sizi korkutmasın, bu oyun ne kadar iki boyutluysa size yaşattığı deneyim o kadar üç boyutlu.  

Hani bazı tüketim ürünleri vardır, en basit örnekle mesela bir film izlersiniz ve bittiği anda filmin yarattığı havai fişekler zihninizde çakmaya devam ederken anlarsınız ki, o film sizin için unutulmaz bir deneyim olmuş ve siz bu filmi hep hatırlayacaksınız. Bir kitap okursunuz ve tüm kitap boyunca soluğunuzu tuttuğunuzu son sayfada fark edip o sayfayı kapatırken ancak nefes vermeyi akıl edersiniz. Ve anlarsınız ki o kitap aklınızda bir köşeye yastık ve battaniyesini alıp kıvrıldı, hep gözünüzün önünde olacak. İşte To the Moon tam olarak böyle bir ürün ve aslında tam olarak da bu yazıyı yazıyor olmamın ve çıkışının üzerinden çok geçmesine rağmen övüyor olmamın sebebi. Yıllarını oyunlarla iç içe geçirmiş biri olarak elimin altından çok fazla oyun geçti, çok fazla hikaye deneyimledim fakat buna rağmen To the Moon geriye bakıp iç geçirdiğim sayılı oyunlardan biri. 

Amaçları hayatının son demlerini yaşayan, ölmek üzere olan insanların hayallerini gerçekleştirmek olan Dr. Watts ve Dr. Rosaline’in, Johnny’nin hayali olan aya gitmeyi gerçekleştirmeye çalışmasını anlatıyor To the Moon. Ve bütün karakterleri öyle benimsiyoruz ki, hayalini gerçekleştirmek adına hayatının tüm dönemlerine yolculuk ettiğimiz, anılarına şahitlik ettiğimiz Johnny’nin hayalini gerçekleştirmeyi bir oyuncu olarak biz de onlar kadar çok istiyoruz. Bir üçüncü kişi gibi izlediğimiz hikaye bizi öylesine içine alıyor ki biz de bu hikayenin akışına kapılıyor, bunun bir parçası oluyoruz.  

Peki bu oyunda sadece ağlıyor muyuz? Birinci cevabım kesinlikle evet. İkinci cevabım ise kesinlikle hayır, oyun aynı zamanda elinde pek çok topu çeviren bir hokkabaz gibi sizi yeri geldiğinde güldürüyor, yeri geldiğinde de muazzam bir hüzne kapılmanıza sebep oluyor. Değinmeden geçemeyeceğimiz bir diğer kısım da pek çok geek göndermeyi de içerisinde barındırması. Özellikle Dr. Watts hepinizin kolayca sempatiye kapılacağı bir karakter.  

Bizim hiç mi yüzümüz gülmeyecek?

To the Moon’u oynayıp beğendiyseniz veya oynamayı düşünüyorsanız Freebird Games’in göz atmanız gereken başka oyunları da mevcut. Bunlardan biri 2014 yılında çıkışını gerçekleştiren oldukça kısa fakat ağızda hoş bir tat bırakan oyunu A Bird Story. Bir diğeri de aslen To the Moon’un ikinci oyunu olan Finding Paradise. Üstelik müjdeli bir haber de 2020 sonunda firmanın Impostor Factory adında, To the Moon’un üçüncü oyununu çıkaracak olmaları. 

 O şarkıyı çalma… Anısı var… 

Son olarak tavsiye trenime ekleyeceğim diğer bir vagon da To the Moon’un ruha dokunan o müziklerini yapan ablamız Laura Shigihara’nın tatlı mı tatlı oyunu Rakuen. Ben bu oyunu da bitirdikten sonra içimde bir buruklukla uzun bir süre düşündüğümü hatırlıyorum.

2 YORUM

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu girin.
Adınızı girin